Dünyanın her yerinde, istenilmeyenler için klişeleşmiş yazılar ile karşılık verilir. Tüm insanlığın aynı dilden ifade ile “Defol 2020” demesi için haklı nedenleri vardır. Evet, İstenmeyen millet olur, devlet olur, çünkü paylaşılması imkânsız sebepleri de olur. COVİD-19’da, 2020 yılı gibi bir zaman dilimine karşı düşmanlığa yetecek kadar sebep sayılır. Çünkü iki milyona yakın insanın vefatına, ekonomik ve psikolojik yıkımlara sebep olduğu gerçek düşman kimdir ve nerededir henüz bilinmemektedir.
Bazen gerçekler için “Bir musibet, bin nasihate evladır” sözünü duyarız ve yeterince anlamadan geçeriz. Umarım covid-19, insanlığa bu sözden ders almayı başarmıştır. Eğer insanlar bu olaydan ders almazlarsa, Afrika sahralarındaki bufolalardan farkları yok sayılır. Bu olay, ilk defa 27 Aralık 2019 da Çin’in Wuhan kentinde, corona virüs salgını olarak ortaya çıktı ve tüm dünyaya yayıldı. Özellikle solunum yolu şikâyetleri ile kendini belli eden bu hastalığın ilk belirtileri arasında kuru öksürük, ateş, halsizlik eklem ağrısı, boğaz ağrısı, solunum sıkıntıları gibi durumlar yer alıyor.
Aradan bir yıl geçti ve dünya, 1,8 milyon insanı kaybetti. İş, üretim, mal ve para kaybı hesabını yapabilen dahi yoktur. Önlemler kapsamında 20 yaş altı ile 65 yaş üstünün ev hapsi, aradakilerin tüm sorumlulukları üslendikleri hi-man’lik, hâsılı her kesim bir şekilde ceza çekmiştir. Bu olay, devletlerdeki iyi ve kötü yönetimleri de açığa çıkardı. Geçen bir yıl içinde, salgına çare için aşısını yapanlar yanında, aşı almak için parası olmayan devletler, lafa gelince aslan ama kedi bile olamayan yöneticiler belli oldu.
Geçmişe bakınca, değişik çok sayıda salgınlar olmuş ve zaman içinde oluş nedenleri de anlaşılmıştır. Cumhuriyet ilkeleri sayesinde bilim otoriteleri yetişmiş ve 15 hastalık için aşı üreten merkezler (Hıfsızsıhha Enstitüleri) oluşmuştur. Ne yazık ki, covid-19 dan 5-6 ay önce bu kurumlar kapatılmıştır. Şimdi de paramız olmadığı için aşı temin edemeyen durumunda görünüyoruz. Umarım 18 yıllık AKP destekçileri bu kez uyanır.
Yine bu büyük salgına ait aşı geliştirilmesinde, Almanya da bulunan, Pfizer BioNTech de görevli Prof. Dr. Uğur Şahin ve Özlem Türeci’lerin başarıları dünyanın takdirlerine layık görülmüştür. Bir kez daha üzerine basarak söyleyelim ki, cumhuriyetin böylesi değerler ilkelerinin heyecanı ile yetişmektedir. Son 18 yılda, yaz-boz’a dönen eğitim ile sadece imam yetiştirmek hedeflenmiş ve onların yapacağı iş ise üfürükçülük olur.
Atatürk’ün ilk ele aldığı kurum, Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Amacı, halkın kendi diliyle inancını anlaması ve din baskısı yoluyla halka köle muamelesi yapanları aradan çıkarmasıdır. Şu an camilerimiz tarikat kontrolünde ve Diyanet de,onların sözcüsü gibidir. Ülkede olan 30’dan fazla tarikat ve cemaat’lerin her biri, namı değer FETÖ den farksız olup, 90 bin camii, senin benim diye bölünme yolundadır.
Umarım bu tehlikeye dur diyecek bir yönetim oluşur ve aklıselim duruma hâkim olur. Eğer bu önlenmez ise, sadece TC değil, 1200 yıllık Anadolu Türk hâkimiyetinin sonu olabilir. Bu ülkede hiçbir güç beka sıkıntısı yaratamaz. Ama inanç yoluyla kolayca bu sıkıntı yaratılır. Evet, dünya bunun bilincinde ve yoğunlaşma buradadır.
Sağlıklı, huzurlu ve bilinçli bir yeni yıl umuduyla, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
27 Aralık 2020
Hüsnü ARSLAN