Her eve, mahalleye, kente ve ülkeye girişte kapı, tabela, hatta hoş geldiniz gibi sıcacık bir mesajı vardır. Adına misafirperverlik dediğimiz bu duygu ve davranışı, Türklerin içten yapa geldiği, her milletin bildiği bir husustur. Anadolu Türklüğü, Osmanlı adıyla önlenince dahi bu gelenek bozulmamış. Bu yüzden Atatürk ve arkadaşları, 97 yıl önce kurulan Cumhuriyetin adına Türkiye Cumhuriyeti (TC) demişlerdir. Evet, onlara ve onlar ile birlikte mücadele eden atalarımıza minnet borcumuz asla unutulmayacaktır.
Öncelikle, neden “Atatürk Sevgisi”nin önde olduğuna geçelim. Aslında çok nedenleri olsa da, Bazılarını örnekleyelim; 1.si, Osmanlı’nın bir subayı olarak ömrü cephelerde geçen Atatürk’ün yanında sayısız Türk kahramanları olmasıdır. 2.si de, bu askerlerin, Türk ırkı ve vatanına tarifsiz bağlılığıdır. 3.sü de o, Türk soyundan olan Osmanlı’nın, tamamına yakınının anaları yabacı olması dolayısıyla ve zamanla melezleşip aslını inkâr edilişini görmüştür. Osmanlı’nın kuruluşunu takiben hızla yükselip, sonra düşüşe geçmesi nedeni, melezlik dolayısıyla ırkından uzaklaşması değil midir?
Osmanlı, üç kıtanın kesiştiği bölgedeki imparatorluğunu, sadece Anadolu Türkleri sayesinde başarmış ama onlara destek olmak yerine hakaret etmiştir. Bu vefasızlığın nedeni kesinlikle melezliktir. Irk takibinin bilimsel yöntemi, anne ve babanın soyuna bağlıdır. Eğer Atatürk’te ırk sorunu olsaydı, kurulan yeni devlete TC denmezdi. Eğer bu gün bile Türklüğü yok sayan varsa onların milliyetçiliğinden şüphe edilmez mi?
Sevgi karşılıklı olursa devamlı ve güzeldir. Cephelerde asker olan Halkın, Komutan ve Başkomutan olarak tanıdığı ve sevdiği Mustafa Kemal’i, Barışta Lider olarak daha çok sevmiştir. O da,“Türk milleti çalışkandır, dürüsttür ve zekidir.”diyerek motive etmiş ve halkını, bu doğrultuda eğiterek daha verimli ve çok üretmeğe teşvik etmiştir.
Evet, 15 yılda, temel ihtiyaçların üretildiği büyük ölçekli 150 işletme oluşturulmuş, bu her yıl için 10 işletme demektir. Yılların savaş yorgunluğu ve fakirliği içindeki halkın, günümüz ölçülerine göre 500 milyar $ Osmanlı’nın saray borcu da ödenerek, yapılan işletmelere ayrı bir değer kazandırılmıştır. Amaç, yerli sanayi ve tarım ürünleri ile ekonomiye kalıcı sağlamlık kazandırmaktır.
Şimdide ilk 15 yıl ile son 15 yılı karşılaştıralım. Son 15 yılda güzel işler yapıldı ama yap işlet devret ile halk uzun yıllar borçlanmış oldu. + ilk 15 yılın işletmeleri satılıp üretim durdu ve işsizlik tavan yaptı. + tarımda üretim durdu ürünleri ithale döndü. + fiyatlar artarak enflasyon da tavan yaptı. + lüks tüketim ve saltanat artırılıp enflasyona katkı verildi. + yenden Osmanlı borcu kadar dış borç yığıldı. Daha ne olsun istiyoruz?
Sanırım yerli ve milli olmak ile tersini tanımlamaya çalıştık. Din satıp, hiç üretmeden tüketen çağ dışı tarikat ve cemaatlere fırsat vermek ve ekonomimizi daha kötü hallere düşürmek, Atatürk Sevgisini bitirmez, tersine güçlendirir. Ata, “Her fani gibi bende öleceğim, sizlerden tek isteğim, mezarımdan bayrağımız görünebilsin demiş. Yani Anıtkabir onun isteği olmamış.
09 Kasım 2020
Hüsnü ARSLAN