Yüzüncü yılına sadece üç yıl kalmış olan Türkiye Cumhuriyetinde, akılları durduran ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Bunları anlatmak isteyince karşılaşılan sıkıntıların aşılması için klişeleşmiş sözlere sarılmayı çare olarak görüyoruz. Örneğin, “Vatan millet Sakarya, Vatan bayrak ezan, Kem söz sahibine aittir ve Mühim olan insanlık” gibi, şeytanca düşünenlerin her tarafa çekebildiği sözlerdir. Eğer bu sözleri maksatlı olarak saptırıp siyasi, makam ve parasal istismarlar amaçlanıyorsa üzülüyoruz.
Konumuza en sondan devamla diyebiliriz ki, demokrasiyi en çok paravan yapanlar politikacılardır. Politika, devlet yönetimi ile topluma hizmet etme platformudur. Ama biz, bu güzel kavramı anlamış değiliz. Bizdeki politikacının amacı, devlet imkânı ile kendine, yakınına ve yandaşlarına çıkar sağlamaktır. Demokrasiyi anlayamadığımızı ve vatandaşlık irademizi makarna, bakliyat, kömür ve sair promosyonlar karşılığımda ipotek ettirmeğe rıza göstererek kanıtladık…
Kuruluş dönemleri yoksulluğunda oluşturulan ve zorunlu ihtiyaç ürünleri üreten iş yerlerini politik vaatlerle batıran, sonra da yok edenlerin politikacılar olduğunu hala anlayamadık. Buna rağmen işsiz kalmamıza, aynı siyasilerin sebep olduğunu anlamış değiliz. Eğer anlamış olsaydık, 21.yy’da ve 18 yıl boyunca, bizi üretmeden tüketen bir toplum haline getiren aynı politikacıları seçmezdik.
Evet, biz seçmesini bilen bir toplum değiliz. Sümerbank, Etibank ve TEKEL tesisleri, SEKA, MKE ve ŞEKER tesislerinin yarısı yok oldu. Pamuk, Yün, Tütün ve Pancar tarımı bitti. Köyler boşaldı, Kentlerdeki kahvehaneler doldu. İyi de kimler kazandı? Kazananlar belli, tarikat yuvaları doldu, seçimi maniple eden partilerin işi kolaylaştı. Aradığımız buydu, iş yok, çalışan az, tüketen çok, borçlan ve harcamaya devam et.
Peki, ekonomi toparlanamıyor, neden dersiniz? Bunu benim gibi bir sade vatandaş anlıyor ama ülkeyi yönetenler anlamıyor, çünkü anlıyor da işine gelmiyor. Mesela, bizden olmayan yerlerde savaşıyoruz. Savaş giderimiz çok, sığınmacı giderimiz daha çok. Şehitlerimiz çok dolayısıyla üzüntülerimiz de çok. Kayırılanlar çok, kaçırılanlar da çok. Birde dünya derdi COVİD-19 eklendi, bu şartlarda ekonomi düzelir mi?
Evet, düzelmeyen ekonomiyi gizlemenin tek yolu inanç sömürüsüdür. Mesela, 18 yıl hiç sesin çıkmamış, hatta anımsatıldığında olacak şey değil bizim dışarıdaki camiler zora sokulur diyenler, şimdi Ayasofya’yı cami yapıyor. Para yok ama rant var, zaten rant olan her yede AKP var ama 8 milyon işsiz var, iş yaratmanın mümkünatı yok.
Cumhuriyet kurucularının ilk icraatı Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Böyle bir kurumun başkanı, yaranmak için kurucusuna nalet okuyarak nankörlük ediyor ve o naleti kendisi hak ediyor. Çünkü siz kolayca unutulursunuz ama ATATÜRK asla unutulmaz.
26 Temmuz 2020
Hüsnü ARSLAN