Hemen devam edelim, virüs salgını yeniden patlarsa sorumlusu kim olacak? Kısmi normalleşmenin bu gün dördüncü günü, gidişata bakılırsa yedi gün tamamlanınca, toplumun orta yaş gurupları covid-19’u unutmuş ama uç gurupları yaşıyor olacak. Virüs ortaya çıktığından beri 160 gün geçmiş ve an itibarı ile covid-19 yüzünden kaybedilen insan sayısı ülkemizde 4 bin 609, dünya genelinde 390 bin kişi oldu.
Kısa zamanda tüm dünyanın en önemli sorunu olan covid-19 için her ülke kendine göre önlemler almıştır. Sanırım en katı önlemleri Türkiye uyguladı. Çünkü 81 gün sonra normalleşme başlatıyoruz ama 65 yaş üstü ile 18 yaş altı hala evde kalmaya devam ediliyor. Yönetimin bu inadı, çocukları ve torunları yanlarından ayrılmış yaşlı guruba belki uyabilir ama örneğin, huzur evinde gibi görse de, böyle yaşayan yaşlı ailelerin sayısı çok az değil midir? Çok sayıda çalışan oğul kız ve torunları yanında kalan yaşlılar ve çocuklar korunmuş oluyor mu?
Diğer taraftan, yaşlı ve çocuk guruplara evde kal diyerek virüsten koruduğunu sanan yönetim, çarşı ve Pazar esnafını müşterisiz bıraktığını görememiştir. Yaşlıların tek işi, aldığı malın fiyatını ve kalitesini seçme hakkını yok oluyor. Antalya’da eşiyle yaşayan 70 yaşındaki bir yurttaş bu sıkıntıyı şöyle anlatmış. “Biraz daha esnek olunmalı. Bu insanlar bu yaşa gelene kadar öğretmendi, yargıçtı, subaydı, esnaftı. Kuralların ne olduğunu herkes kadar bilendi, toplum içinde kuralların uygulanması konusunda fahri misyonları vardı. Yaşlılara biraz daha fazla güvenilmeli” demiş. Haklı değil mi?
Televizyonlarda, sürekli covid-19 hakkında uyarılar yapanlara saygı duyuyoruz ama bu kişilerin çoğu, yaşlı guruba yakın olduklarını da unutmasınlar. Tamam, tedbirli olunması için uyarılıyor ama karar veren yönetime, evde kalın sıkıntıları için çözüm önermiyorlar. Bize göre önerilmeli çünkü yöneticiler, bozdukları ekonomik kuyunun dibinde debelenmekten, sıkıntılara çare bulamıyorlar.
Kronik kalp ve tansiyon hastası olarak, virüse karşı daha az dayanıklı olduğumu biliyorum. Ayrıca dünyada olup bitenleri de takip edenim. Ülkemin giderek daha çok dışa bağımlı olduğunun farkındayım. Rant ve beton hayranlığı ile doğa karşıtlığının, ekonomiyi bu hale getirdiğini görebiliyorum. Tüm bu bildiklerimin yanında, 18 yıllık iktidarın, TC’’deki Türkiye sözcüğüne neden karşı oluşlarını anlayamıyorum.
Evet, 160 günde 4 bin 609 can verdik, daha ne kadar can vereceğimiz belli değildir. Ama salgın yeniden patlamasa ve 4 bin, 40 bin olursa, buna kim nasıl hesap verecek? Bunun suçlusu da ce-he-pe mi diyecek siniz? Öncelikle siyasi parti liderleri öcalma, yıldırma gibi düşmanlıklardan vazgeçip birlikte daha sağlıklı ve isabetli kararlar alabilmelidirler. Sizlerden istenen zor bir iş değil, tersine demokrasinin gereğidir.
04 Haziran 2020
Hüsnü ARSLAN