Bu değimimizi, 50 yaş altındakiler bilmiyordur, çünkü su değirmeni görmemişlerdir. 70 yaş üzeri olup köyü yaşamış olan herkes, ekmeği için tahılını ekip biçer ve sonra su değirmenine götürüp un yaptırdığını bilir. Bu anlatımı uzatmadan, 30.03.2020 günü bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” coronavirüs kampanyasına geçmek istiyorum.
Dünyanın ve ülkemizin içinde olduğu bu günkü şartlarda, böyle bir girişim yerinde ve gecikmiş bile sayılır. 22 Mart 2020’de başlayan ve hala devam eden “EVİNDE KAL” uygulaması gereği, böyle bir girişime fazlasıyla ihtiyaç vardı. Evde kalmanın zorunlu olduğu açık ama evde aç kalabilmek mümkün değildir. Zaten var olan aşırı işsizliğe, ekonomik kriz de eklenince, aile bütçeleri borçlanarak yürüyordu.
Dünyayı işgal etmiş bir virüs yüzünden, her ülke yöneteni vatandaşına evde kal diyor. Örneğin, nüfus sayımız yakın olan Almanya, bu kriz geçene kadar 800 milyar £ para ayırdım, korkmayın aç kalmazsınız diyor. Bu rakamı 80 milyona bölersek, kişi başına on bin £ düşüyor. Bu durumda korkulur mu? Bizde, 14 milyar £ ayırdık diyoruz ama paradan şüpheliyiz. Hadi hesabı kolay yapmak için 16 milyar £’muz var kabul edelim. Kişi başına sadece iki yüz £ düşer. Peki, Almanya bir devlet, Türkiye devlet değil mi?
Aslında 20 yıl önce düşünüp “Kara gün parası” ödemeye başlamışız ve bu gün var dediğimiz para bu ise doğrulanıyor ama Elazığ depreminde sorunca, parası olmadığı anlaşıldı. Peki, paralar arasındaki 50 kat fark nasıl oluşuyor? Alman yöneticisi kendi evinde oturup ihtiyacını cebinden alıyor. Biz ise, itibar diyerek saraylarda oturuyor ve onların ürettiği, her birine yüz bin £ verip aldığımız binlerce Mercedes’e biniyoruz.
Her iki devlet ve milletleri için 75 yıl önce toparlanamamış Türkiye ve yerle bir olmuş Almanya gibi bir denklik vardı. Ama bu gün kara gün parası farkı gibi her bakımdan 50 katlık fark vardır. Sebep, biz ABD avucunda kendi kendimize düşman, Almanya kendi içinde ve omuz omuza dosttur. Farka bak farka ve yönetene güveni anla!
Dostluk çok güzel ama siyasilerimizin düşüncelerine bakınca düşmanlık abartı değil, maalesef gerçektir. Bunu, merkezi yönetim ile muhalif belediyeleri yardım kampanya anlayışında görmekteyiz. Zor günlerde herkesin halka yardım etmek istemesi güzeldir ama yardım etmeyi engellemek fırsatçılıktır. Engelleyen promosyon ile oy almış, emeksiz maaş ile yandaş korumuşsa, zaten güven bunalımı oluşmuş demektir.
İktidar, tüm iktidarlardan daha büyük destek alarak 18 yıllık olmuş ve yapılacak ilk seçime kadar uzatmaları yaşamaktadır. Bu 18 yıllık dönemde ben yaptım oldu demiş ve rakiplerine dişlerini sıkarak bakmıştır. Tek dileğimiz, gelenin gideni aratmaması ve gidenin kötü mirasını unutturmasıdır. Yani, herkesin taşıma su ile değirmenin dönmeyeceğini anlamasıdır.
01.04.2020
Hüsnü ARSLAN