Bu söz, klişeleşmiş bir atasözü sayılır. Biraz daha Kanal İstanbul’dan ama bu söz kapsamında bahsetmek istiyorum. Ülke gündeminin son önemli olayı, üç gün önceki Elazığ ili Sivrice ilçesi merkezli 6,8’lik depremidir ama ben profesyonel gazeteci değil, amatörce görüş bildiren ve eleştirenim. Yani bir nevi günlük yazan sade vatandaşım ve amacım, hayata dair olan konuları olgunlaşmış haliyle yansıtmış olmaktır.
Evet, “Aklın yolu birdir” ama bu, benimde aklım var ve benim de düşüncem doğrudur demek değildir. O zaman bu, herkesin doğruluğunu kabul ettiği ortak düşüncedir. Mesela, eğitim kurumlarımızda bizlere bir şeyler öğretirken, filan Matematikçi, falan Fizikçi’nin kuralına veya yasasına bağlı olarak derler. İşte o kural ve yasalar herkesçe doğruluğu bilinen düşüncelerdir ve bu yüzden yasa (kanun) olarak kabul edilmiştir.
Yer kürenin ¾’ü denizler ile kaplıdır. Çok büyük okyanuslar ve oralara boğaz veya kanallar ile bağlı iç denizler, Blaise Pascal sistemi olarak bilinip, fizik konusu içinde öğretilen açık bileşik kaplar sistemindedir. Bu prensibe göre Karadeniz, Marmara denizi, Ege denizi ve Ak deniz (iç denizler), İstanbul, Çanakkale ve Cebelitarık (Strait of Gibraltar) boğazları ile okyanuslara bağlıdır. Su sıcaklığına bağlı denizler arası su akışı, özellikle boğazlar ve kanallarda görülür…
Konumuz İstanbul Kanalı, Karadeniz ile Marmara denizini birleştiren, yaklaşık yüz bin yıl önce oluşmuş İstanbul boğazımız zaten var. Şimdi boğaza paralel konumda birde Kanal açmak istiyoruz. Diyelim ki açtık, iki iç deniz arası su akımı debisi (suyun akış hızı) aynı kalır mı? Doğal olarak boğazdaki su debisi azalacak, geçiş şartlarına bağlı olarak beklide yarıya düşecek, üstelik Terkos suyunun riski de vardır.
Deniz denizdir, boğaz ve kanallarda devamıdır, akış hızı az veya çok ne fark edecek demeyin. Bir ucu kapalı ama diğer ucu marmaraya tam açık haliç örneğimiz vardır. Burası, çevreye karşı korunmadığı için kısa zamanda resmen bataklık olmuştu. Boğaz ve kanalımızda böyle bir kirlenmeye açık olacak demektir. Sebep, en başta su akış hızı azalacağı içindir. Ayrıca kanal açıldığı dibi durmayacak çökecek, çevreye sızıntı ve kaçaklar olacaktır. Aksini düşünmekte, aklın yolunu kaybetmek değil midir?
Karadeniz, doğu Avrupa ağır sanayisinin foseptik çukuru sayılır. Marmara denizi de, sanayinin yoğun olduğu civar illerince kirleniyor. Neden marmaranın ortasındaki ada kıyılarında bile denize giremediğimizden belli değil mi? Birde İzmit körfezini örnek alalım. Çevre koşulları ve arıtma tam yapılmazsa, önce körfez, sonra marmara haliç olmaya adaydır. Bunları, ÇED raporu hazırlayanlar bilim insanı olarak çalışmış ise zaten belirlemiştir.
Deniyor ki, Montrö anlaşması yüzünden, boğaz geçişlerinden para kazanamıyoruz. Kanal paralı, boğaz parasız, sanki para vermek için kanala gelecekler sanılıyor. Aynı durum Osmangazi köprüsü için denildi ama millet karadan dolaşmayı tercih etti, çünkü ekonomik kriz var, işin ucunda da para var ve köprü ödemesi çok pahalıdır. Buradaki aklın yolu paradır.
27.01.2020
Hüsnü ARSLAN