Son günlerin en popüler konusu “Kanal İstanbul”dur. Aslında AKP iktidar olurken, bu tür mega projeler ile beklenmedik halk desteğine ulaşmayı başarmıştır. Türk halkı, tarihi boyunca olağan üstü konulara ilgi duymuş, İslamiyet de mucizeleri eklemiştir. Batılıların çizgi flim kahramanlarının marifetlerini, biz gerçek insanların yapımlarıyla görmeğe çalışmışız. Savaşlarımızda hakanlar, yerelde Malkoçoğlu ve Köroğlu gibileri ile destanlaştırmışız. Bu bakış açısı farkıyla konuyu, teknik boyutlarından çok 20 milyon İstanbullu, hatta tüm ülke çıkarı ile ele almak istiyorum.
Türk halkının vatan sevgisi, daima yaşam sevgisinin önünde olmuştur. Öyleki, başka milletler bunu aptalca tutku olarak nitelese de, henüz sorgulamış değiliz. Çünkü mal, mülk gibi değerlere ulaşamadığımız için vatan seçeneksiz değerimizdir. Atlı ve her türlü korunma kıyafetleriyle donanımlı hakanlarımız önümüzde, yarısı şehit olan yaya ve yalın savaşanlar ile zaferler kazanmışız. Zaferler, hakanlar ve sultanlar adına, ganimetleri de yine onların ve cariyelerinin ödülü olur. Savaşçı ya şehit mertebesi ile belirsiz yerlerde, ya da geriye dönüp çileli hayata devam etmekten öteye geçemez.
Dün ile bu gün arasındaki değerler az da olsa değişti. Dolaylı da olsa savaşlarımız ve zorunlu terör mücadelemiz devam ediyor. Ama savaşan personele bakınca kadrolu subay, astsubay ve sözleşmeli erbaşlar ile polislerdir. Aslında bu siyasi bir taktik gereği olmuştur. Çünkü tüm siyasiler ve yakınlarının çocukları ateş hattı askerlikten, hatta paralı askerlik ile zorunlu askerlikten muaf olmuşlar ve eleştiriler artınca böyle bir çözüm yolu bulmuşlardır. Ama bu vatan sadece parası olanların vatanı değildir.
Şimdi gelelim Kanal İstanbul’a; Bu ülkede olması gereken dev yatırımlar imkân varsa hep olmuştur. Üreten işletmeler, Barajlar, Karayolları, cumhuriyet boyunca sürmüş, mecbur kalmadıkça borç alınmayıp, milletin refahı dikkate alınmıştır. AKP, 18 yıl önce de Kanal İstanbul denmişti. Binlerce üreten tesisi satıp, yandaşa kıyak çekerek koltuğunu korumuş, tefeciden alınan borçlar ile yapılanların, on kat fazlaya ulaşan maliyetini, halkın sırtına yüklemeyi marifet saymaya devam ediyorlar.
İhtiyaç olan yollar, körüler ve tüneller yapılmalıdır. Böylece sembolik ücretler ya da bedava kullanım ile toplum ekonomisi sağlanmış olurdu. Ama kısa süreli borçlanma ile ömür boyu borç yükünün önlenmesi düşünülmedi. Bide, Kanal İstanbul’un fayda ve zararları henüz tartışılmamış, sadece rantları düşünülmektedir. Son 18 yıl, genelde rant yılı olmuş ve her şey, AKP’nin iktidarda kalmasına endekslenmiştir.
Rant’ın getirisini halkın refahına değil, sandık sonuçlarına yansıtmak, ekonomik krizi derileştirmiştir. 17 Ağustos 1999 depremi önlemleri adına, büyük kentlerdeki plansız dönüşümlerin asıl amacı yine rant olmuştur. Buna terör, savaş, sığınmacı ve saltanat (itibar) harcamaları da eklenince, ekonomi tepetakla olmuştur.
Halk kriz ile boğuşurken, iktidarın rant hesabı için Kanal İstanbul’a sarılması, zaten dibe vurmuş ekonomiyi unutturma çabasıydı. Elli milyon $ için tank-palet işletmesini devredenler, THY ve DDY’nı satma hazırlığında olanların, elli milyar $’lık Kanal işine girmesi akıl karı değildir. Umarız takip edilen ekonomik yolun hatalarını, 24 Ocak 2020 saat 21 deki 6,8’lik üzüntü verici Elazığ depremi ile anlamış olurlar.
26.01.2020
Hüsnü ARSLAN