Yılbaşı öncelerinde gündeme getirilen konu, “İslam ülkesinde yılbaşı kutlanamaz.” denerek, özellikle yılbaşı ile Noel bayramı karıştırılıyor. İsa Peygamber’in doğum gününün kutlandığı Hristiyanlara özgü 25 Aralık günü kutlanan Noel (Christmas) bayramını herkes biliyor ama dünya geleneği olmuş yılbaşı, 31 Aralık gecesi her ülkede kutlanıyor. Ülkemizde yılbaşı kutlamaları, değişik eğlence merkezlerinde ve televizyonlarda inançlardan farklı olarak devam ediyor.
Maksatlı olarak sürdürülen yılbaşı polemiğine girmeden önce, yılbaşında ağırlıklı görevin sahibi sahne sanatçılarımızın dünü ve bu günü üzerinde durmak istiyorum. Ülkemizin nüfusu, göçlerini de dikkate alınca toplam 87 milyondur. Bu büyüklükteki bir toplumun ¾’ü kentlerdedir ve imkânları ölçüsünde eğlenme düşüncesi hâkimdir. Bu yılbaşı biz, eğlencenin ve sanatçılarımızın dünü ile bu günü arasını gözlemledik.
Yaşımız 70 ve 80 olduğu için gençliğimizdeki sanatçılarımız da yaşlandı ama birçoğu sahnelerdeki varlığını korumaktadır. Bizim kuşağımızın sanatçıya bakış farkı, Sanatçı kimliğinin toplumda yeterince kabul görenleri oluyordu. Doğal olarak, bazı değerler de bu kapsamda fark edilmeden kayboluyordu. Örneğin, Barış Manço’nun annesi Rikkat Uyanık Hanım, bizim dikkatimizden kaçmış değerli bir sanatçımızdır.
Bazı sanatçılarımız da, ne yazık ki kendilerine zarar vermişler. Bunu da, örneğin Münir Nurettin’in “Kalamış” eserini okuyan sanatçıları dinlerken fark ettik. O güzel eseri pek çok sanatçı yorumlamış. Ama bizim anlayışımıza göre en iyi, hatta Münir Nurettin’den dahi güzel yorumlayan, Bülent Ersoy’dur. Hatta bu günkü yorumuyla da kıyaslanamayacak kadar güzeldir. Önceki ile şimdiki yorum farkı sadece yaş farkı değil, hormonal tedavilerden kaynaklandığını sanıyoruz. Yeri gelmişken, hormonlu gıda zarar ve tehlikeleri için topluma ve yetkililere anımsatmak istiyoruz.
Toplumda müzik ilgisinin dünü ile bugünü farkını, elli yaş altı nesillerin tercihleri ile de anlıyoruz. Vaktiyle Avrupalı ile aramızda, örneğin klasik müziklerdeki farka, çok sesli olan/olmayan diyerek tanımlıyorduk. Bu gün 50 yaş altındaki gençlerimiz Türk Sanat Müziğini sevmiyor ve arabesklere takılıyor ama batı müziğinde de, batının arabeskleri ile ilgileniyor. Yani Avrupalı ile aramızdaki anlayış farkı azalmamıştır.
Şimdi biraz da yılbaşı polemiği konusuna geçelim. “Müslüman yılbaşı kutlamaz.”, bu iddianın sahibi kesinlikle tarikat ve cemaatlerdir. O halde Müslüman kendi içinde köleliği de kabul etmez. Ama buradaki tarikatçılar ABD maşası ve bir cemaat de gidip ABD kulluğunu kabul ediyor. Bunlara soruyorum sizlere nasıl Müslüman denir?
Müslümanlıkta haram(Hak edilmeyeni) yemek günahtır. Tarikatlar, cemaatler ve de onları destekleyen siyasiler sakınmadan haram(Kul hakkı) yer ve savururlar. Yılbaşı eğlencesine günah ama dokuz yaşındaki kız çocuğunu evlendirmeği düşünüp eyleme geçmek, hatta camilerde vakıflarda küçük çocuklara tecavüz etmek günah değil. Bu nasıl bir Müslümanlık anlayan var mı? Müslüman ülkelerin tamamı tam bağımsız olamamışsa tek sebebi bu sapıkça düşüncelerdir.
02.01.2020
Hüsnü ARSLAN