İnsanlık, avcılık esasındaki bireysel girişimleri ile yaşamlarını sürdürürken, kolektif düzende önce tarıma, sonrada sanayileşmeye geçişler yapmıştır. Toplu çalışmanın ileri boyutlarında, teknoloji desteği ile verimliliği ve karlılığı artırmaya çalışmıştır. Kolektif çalışma ortamında, hak arama yöntemleri de kolektif olmuş ve bu kapsamda gelişen sendikacılığın, Türkiye’deki durumunu anlatmak istiyorum.
Dünyada olup bitenlere girmeden, bizdeki gelişmeler ile devam edelim. Bizdeki işçi hakları konusunda ilk düzenleme 1834 de olmuş ve haftada 1,5 gün tatil olması kabul edilmiştir. Ancak 11 yıl sonra düzenlenen polis görev ve yetkileri bildirisinde, işyerinde topluca grev yapılırsa, o işçilerin cemiyetleri (sendikaları) kapatılacaktır denilmiştir. Sanırım bu yüzden, ilk cemiyet kuruluşu 1871 yılında ve ilk grev de 1872 de ve Kasımpaşa tersanesinde olabilmiştir.
Cumhuriyetin ilk 23 yılında sendikal faaliyetler durmuş, yobaz isyanlarından, çalışan haklarına fırsat kalmamıştır. Yobazların mahkemeleri ve infazlarının tedirginliği hak aramanın önüne geçmiş ve ortamın sakinleşmesi beklenmiştir. Aslında pek çok hak ve özgürlüğe değer veren kurucularımız, çalışan haklarına karşı olmaları mümkün değildir. Bu şartlar ile çok partili dönem başlamış ama demokrasi var dediğimiz halde, tam bağımsızlık kapsamında eğitim, üretim, siyaset ve hak arama konularımız yabancıların tekeline girmiştir.
Her şey kendi mecrası içinde gelişmiş ne var bunda demeyin. Bir kere sendikal haklar pat diye ortaya çıkmamıştır. İç ve dış siyasiler kendilerine ters sendikaları komünist diye yaftalamış ve sarı sendikacılığın önü açmıştır. Bu durumu görebilmek için altta ekli kısaltılmış tablolara bakabiliriz.
İlk tablo, 1960 ile 2009 arası toplam çalışan, sendikalı çalışan işçi sayı ve oranlarıdır.
YIL ÇALIŞAN İŞÇİ SAYISI SENDİKALI İŞÇİ SAYISI SENDİKALI % 1950 292 608 78 000 27 1962 680 125 307 000 45 1984 2 553 386 1 427 271 56 2001 4 537 544 2 584 927 57 2009 5 398 296 3 232 679 60
İkinci tablo, işçi sendikaları kuruluşu ve 2001 ile 2005 yılları toplam üyeleridir.
KURULUŞ YILI SENDİKA 2001 ÜYE SAYSI 2005 ÜYE SAYISI
1952 Türk-İş 1 861 146 842 322
1967 DİSK 343 718 143 233
1976 HAK_İŞ 293 212 385 065
Üçüncü tablo, 1992 ye kadar hiç olmayan memur sendikalarının durumudur.
YIL Topl Memur KESK Memur-Sen Kamu-Sen Diğerleri Sendikalı %
2002 1 357 326 262 348 41 871 329 065 17 486 650 770 48
2016 2 452 249 221 069 956 032 420 220 159 613 1 756 934 72
Dördüncü tablo, memur sendikalarının kuruluşu ve 2002 ile 2016 üye sayılarıdır.
KUR. YILI KONFEDERASYON ÜYE 2002 ÜYE 2016
1992 Tüm Kamu-Sen 329 065 420 220
1995 Memur-Sen 41 871 956 032
1995 KESK 262 348 221 069
2002 BASK 1 319 4 455
2008 Birleşik Kamu-İş — — 63 990
2008 HAKSEN — — 4 276
2013 Tüm Memur-Sen — — 7 835
Sendikalaşmamızın tarihi gelişimi açısından anlatımı ile tablolardan görülebilecek yapısal gelişmeleri özetle analiz ederek, son bir değerlendirme ile bitirelim. Önce, 1946 sonrasında ülkemiz üzerindeki siyasal ve ekonomik dış baskıların varlığını belirtelim ve kabul edelim. Bu gerçeği bildiğimiz halde bilmezden geldiğimiz, 15 Temmuz 2016 olayı ile tescillenmiştir.
Sendikacılığımız, Cumhuriyetimizden de yenidir. Atatürk’ün en önemli ilkesi tam bağımsızlık hedefi tamamen önlenmiştir. Bu sonucun suçluları, çıkar ve koltuk sevdalısı politikacılardır. Eğer üsleri ile hala içimizde duruyorlarsa, askeri ve ekonomik tehditler savruluyor, terörist besleniyor, cemaat ve tarikat destekleniyorsa, suçlu içimizdedir.
Tablolarda gördüğümüz, sendika sayıları ve üyeleri artıyor. Sendikasız çalışanlarda artıyor. Nüfusumuz artıyor ama siyası parti sayımız da artıyor. Sebep belli, bölünmüş zayıf sendika, mantar gibi çoğalan siyası parti ve uzlaşmasız partililer olduk. Amaç belli, böl, parçala, vur ensesine, al ağzındaki lokmayı… Sarı siyasetçi, sarı sendikacı, böyle bir millete bunlar bile çoktur. Çünkü umduklarımız, bulduklarımız farklıdır.
Not: Türkiye’de Sendikalaşmanın Tarihsel Gelişimi, Murat PIÇAK Hamza KADAH belgesi kaynak olarak kullanılmıştır. Teşekkür ediyorum.
19.08.2019
Hüsnü ARSLAN