İstanbul Ümraniye’deki bir gecekonduda, 12 Haziran 2007’de bulunan el bombaları ile başlayan Ergenekon kumpası süreci, bu gün (01.07.2019) resmen sonlandı. Ama işin ilginç yanı, savcının “Ergenekon örgütünün varlığı ispat edilemedi” demesidir. Dolayısıyla 235 sanığın tümüne terör suçundan ceza verilmemsini talep etmiş, 26 sanık hakkında ise ayrı suçlardan ceza isteyip, diğerlerinin beratı istenmiştir.
Ben sade bir vatandaşım, suçluyu ve suçsuzu ayıran ise savcılar ve yargıçlardır. Yani adaletin tecellisi onların görevidir. Sadece bizim değil, bütün dünyanın tanıdığı ve suçsuz olduklarını anladığı Ergenekon mağdurlarının nihai kararı, ancak on iki yıl sonra belli oluyor. Mağdurların çoğu ordu mensuplarıdır. Bu gün görevlerine iade edilseler dahi, 12 yıl önceki asları, bu gün üsleri haline gelmiş olacaklardır.
Böyle karşılaşılacak bir mağduriyeti belki göreve iade, fakat işbaşı yapmadan emekli edilerek önlemesi mümkün ama tazminatların değerlendirilmesi çok zor olacaktır. Çünkü 12 yıl işten uzak olmanın makaslanmaya açık olacağı gibi, geciken adaletin tazminatı artırma sebepleri de olacaktır. Kolay değil, 12 yıl olmasa bile uzun zaman süren tutukluluk, sadece suçlananların değil tüm aile fertlerinin zorluğudur.
Bu süreç 2007’den önce yok muydu? FETÖ lideri Fetullah Gülen’in cemaatçiliğe başlama tarihi 1966 olarak bilinir ama örgütlenme tarihi 1980 darbesinden sonradır. Türkiye ve dünya ülkelerince tanınan, İslam kuralları ile eğitim veren kurumları ile her kesimin hayranlığını üstüne çekmiş FETÖ, bu maske altında sınav sorularını da çalarak askeri okullar ve üniversitelere öğrenciler yerleştirip yetiştirmiştir…
27 Şubat 1997 ara darbesinde sıkıştırılan Fetullah Gülen, ABD’ye kaçırılarak teröre oradan devam etmiştir. Bunun gerçek olduğunu, 15Temmuz 2016’dan sonra FG’nin en yakınındaki adamları aylarca televizyonlardan anlatarak kanıtlamışlardır… Eğer FETÖ’cülüğe bu açıdan bakılırsa, 27 Şubat darbe değil bayram günü sayılmalıdır.
Buna rağmen ifşaatçıların hiç biri soruşturmaya alınmadığı gibi bazıları AKP içine çekilerek korunmaktadır. Aslında AKP, aynı zamanda bir FETÖ karargâhı sayılır. Çünkü AKP’nin ilk iki seçiminde FETÖ’cü oldukları bilinen 60-70 milletvekili, AKP listesinden TBMM’ne girmekteydi. Yani daha o zaman açık ittifak başlamış ve dolaylı yoldan da doğu ve güneydoğu oyları ile AKP ezici çoğunluğa ulaşabilmiştir.
Bu yüzden AKP ve lideri, seçim taktiklerinin büyük ustası olmuş ama dershane olayı ile ayakkabı kutuları, madalyonun arka yüzünü göstermiştir. Ancak bu sıkıntılar ile tek başına uğraşan Sn. Erdoğan olmuştur.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi de, Hoca efendi ile stratejik ortaklığı dost değil, kuyu kazan oldukları anlaşılmıştır. Sonrasındaki ekonomik sıkıntıların durumu, güneşi balçıkla sıvamaya benzediğini, son yerel seçim sonuçları teyit etmiştir. Tüm bunlar olup devam ederken, Ergenekon’un çöktüğünü kabullenmekte zorlanmak normaldir.
02.07.2019
Hüsnü ARSLAN