Deneyim

Deneyim, insan yaşamının en kapsamlı kavramlarından biri olup pratik ile teoriyi birleştiren çok önemli bir kazanımdır. Çünkü bilimsel, sosyal ve kültürel başarıların vazgeçilmezidir. Aşamalarının temel esaslarını çıraklık, ustalık ve uzmanlık olarak görürüz. Bu bakış açısı bize deneyim’in pratik kapsamda olduğunu belirlese de, her pratiğin mutlaka az ya da çok teorik ön hazırlığı vardır ve olmalıdır.

Ekmek parası kazanmak tüm insanlığın kutsadığı ve bizimde değer verdiğimiz bir düşüncedir. Bunun için mal, hizmet veya düşünce üretmen, yani çalışman gerekir. Aksi halde, hazır yedi, miras yedi veya daha amiyane tanımı ile asalak sayılırsın. Bunlardan biri olmamak ve hak ederek yaşamak için mutlaka bir iş yapıp üretmek zorundasın. Bir zamanlar Köy Enstitüsü marşımız vardı,Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. Milletin her kazancı, milletin kesesine. Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine.”ne güzel çağırı değil mi? Artık unuttuk bunları, çünkü sapı samanı dahi dışarıdan alır olduk.

Eğer boğazımızdan helal lokma geçsin istiyorsak, kazancımız alın teri ile olmalıdır. Çalışmak için başvurduğumuz her yerde bize ilk sorulan, “Nerede ve ne kadar çalıştın”, yani deneyimin ne kadar sorusudur. Bunun arkasından şayet işe alınırsan, başarına göre sorumluluk ve sorumluluğuna göre de ücretin belirlenir. Evet, eğitim, deneyim, donanım ve güven, bunların tümünün tek sözcük ile ifadesine LİYAKAT diyoruz. İşte bunun için liyakat dikkate alınıp daha verimli hizmet elde edilmelidir.

Tüm dillerde, bazı sözcükler her taşın altından çıkıverir. Liyakat sözcüğü bunlardan biridir. Liyakati, demokrat olabilmek ile ilişkilendirmek mümkündür. Demokrasiyi hazmetmiş bir millet, hoşgörülü, adaletli, ahlaklı, kestirmeden tanımıyla iyi insandır. Demokrat olamamış milletlerin yönetenleri, ayırımcı, kayırımcı, yani yandaşçıdır.

Son 73 yıldır demokrat olduğumuzu sanıyoruz. Ama daha önceki 23 yılda hedeflenen demokratlık ve tam bağımsızlık yolunda yürüyemedik. Çünkü içimize giren kurtlar ciğerimizi, yüreğimizi harap edip, olgunlaşmadan çürüttü. Demokratlık iddiasındaki yönetenlerimiz, bu zararlılara engel olamadı. Önceki kazanımlarımız dahi eridi biti. En kötüsü de, 73 yıllık deneyimli demokrat olabilme süremizi heba ettik.

Türkler daima çalışkan bir millet olmuşlar ve ekmeğini taştan çıkarmışlardır. Sadece Han’larına ve Sultan’larına fazla bağımlı olmuşlardır. İki bin yılda 16 devlet, macera üstüne macera, yani şansızlık süreğen olamamaktır. Yeri gelmişken, önemli bir iki sözümüzü daha kaydetmek istiyorum, “Yuvarlanan taş yosun tutmaz” mış. 16 kez değişen devlette de, yosun tutmaması doğaldır. “Çalışan demir de pas tutmaz” ama pas çürütür, yosun korur.

Son bin yılın arap kültürü egemenliği zararlarını unutmayalım. Evet, devlet kurmada yeterince deneyimliyiz. Artık devam ettirmede de deneyim gerekiyor. 2019 yılına girerken, sürüklenmekte olduğumuz Ortadoğu miskinliğinden ve kepazeliğinden kurtulup, çağdaş uygarlığı ve tam bağımsızlığı yakalamak için kendimize gelmeliyiz. Zira dört yıl sonraki cumhuriyetin 100.yılını dahi göremeyiz. 2019 yılı tüm ulusumuza iyiliklerin ve güzelliklerin başladığı yıl olmasını diliyoruz.

31.12.2018

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s