Pahalılığa karşı önlemler, Kooperatifler ve Tanzim Satışları ile başlamış, kapitalist baskılara rağmen günümüze kadar uzanmıştır. İtaatsizlik ve vefasızlık insanları çok şeylere gebe bırakır. Çoğu büyük sözleri bu durumu şöyle tanımlar; “Bu günün yarını da var oğul. Büyük laf etme, büyük sözü dinle. Bu dünya etme bulma dünyasıdır.”gibi ilk anda akla gelen bu sözlere, biraz araştırınca benzeri pek çoğunu ekleyebiliriz.
Cumhuriyet öncesindeki toplumsal yaşam, tümüyle insanların doğaya terk edilişi esasına dayandırılmış. Binlerce yıldan beri olan devlet varlığına rağmen, ne zaman bir savaş düzenlense ya da saray giderleri tükense, işte o zaman vatandaş, devletin idare edildiği şato veya saraylarda duran yöneticilerin aklına gelmiştir. Bu gün Osmanlı diye yanıp tutuşanların asıl istediği de bu kolaycılıktır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ve büyük önder Atatürk’ün bizzat ilgilendiği konuların başında Kooperatifçilik olmuş. Amacı, üreten ve tüketenleri örgütleyip aracıları yok etmekti. 1947 yılında ilkokula başladığımda kooperatifçiliğin ne demek olduğunu öğretirlerdi. O yıllar ülke nüfusu 18 milyon olup 14,5 milyonu köylerde, 3,5 milyonu da kentlerde idi. Sanayileşme olmadığı için köylü tümüyle kendi ürettiği ile geçinirdi.
1950 başlarında, kooperatifçiliği komünizm işi olduğunu söyleyerek açıkça karalama kampanyası yapılırdı. 1970’li yıllarda örneğin Kıbrıs harekâtı yüzünden ambargo ve haşhaş yasaklamaları gündeme geldiği zaman, mutfaklardaki tüp gazları ve sana yağı kıtlıkları olmuştu. Bu günkü tanzim satış kuyrukları o günde oluyordu. O kuyruklara, solcuların ve solcu belediyelerin kuyrukları deniyordu.
Bu günkü tanzim satışlarını dindar sağcılar düzenliyor. İşte etme bulma dedikleri budur. O günkü tanzim satışları hep gündemde tutanlar bu gün kendileri aynı tuzağa düştü. Bakalım çivisi çıkmış ekonominin enkazı altından bunlar nasıl kurtulacak? Ve istemedikleri bir duruma düşmeden dolayı, seçim sonrasında tanzim satış yerlerinin hemen kapatılmasını bekleyin. İnanmayanlar ise yanıldıklarını, bizler de, merhum Demirel’in “Tencerenin yıkamadığı iktidar yoktur.” sözünün akıbetini göreceğiz.
1982 seçimleri öncesi propaganda tartışma sebebi, satarım-satamazsın kavgalarıydı. Özal satarım dedi ve nasıl satıldığını gösterdi. 2007 seçiminde kapsamlı özelleştirme ve satışlar için Unakıtan, her şeyi babalar gibi satacağız demişti. Evet, sattılar ve kurtuldular. Şimdi her ikisi de ahrette, umarım o tarafta cenneti satarak yok etmezler… Zira buralarda olanlardan bazıları, o tarafta hurilerle birlikte olmayı hayal ediyorlar.
Bazıları da buralarda kışlık, yazlık ve uçan saraylar peşindedir. Aslında bu yazımın konusu “uçan saray” olması gerekiyor. Çünkü uçan saray uğruna ordunun bir önemli işletmesi gözden çıkarılıp, ekonomi daha da zora sokuluyor. Merakla bekliyorum, bakalım bu millet, gaflet uykusundan ne zaman uyanacak?
13.02.2019
Hüsnü ARSLAN